Günlük yaşantımızın akışında çeşitli davranış kodlarını ve bedenin görünmezliğini veya fiziksel özgüvenini kanıksıyoruz. Zaman zaman, bedenin farklılaştırılmasının heyecanı içinde kayboluyoruz, fakat tarihsel olayların fiziksel varlığı ve tutumu nasıl etkileyebileceğini, hatta şekillendirebileceğini neredeyse hiç sorgulamıyoruz.
Bu ışıkta Sömürgecilik Sonrası Beden, Batı tarafından sömürgeleştirilmiş toplumlar üzerine bir dans ve hareket incelemesidir. Güney Amerika ve Japonya, bu araştırmanın iki ana ilham kaynağı olmuştur. Güney Amerika, 16. ve 19. yüzyıllar arasında İspanyol ve Portekiz işgallerine kadar uzanan sömürgeci tutumların derin etkisine bir örnek teşkil eder. Japonya’da çok daha kısa süreli olan 1945-1952 ABD işgali ise, ekonomik, kültürel ve sosyal hayatı şekillendirmiş ve ağır sonuçlar doğurmuştur.
Bu eser, Güney Amerika dans türlerinden alınan hareketler ile mevsimsel bereket ve verimlilik ayinlerini kutlayan Japon ritüel canlandırmalarını birleştiriyor. Hayal ve incelemelere dayanan bu eserler, hem zoraki bir mutluluğu, hem de bir protesto ruhunu yansıtmaktadır.
3D haritalama öğeyi kendi üzerine yansıtarak nesneleri kendi parametrelerinden bağımsız kılıyor, başka yaşam formları almalarını sağlıyor.