Melek'in Zamanı

1835 | Tanzimat Fermanı yolunda. 
19. yüzyıl öncesinde Osmanlı topraklarında kadınlara sunulan eğitim ve çalışma olanakları kısıtlıdır. 16. ve 17. yüzyıllarda kadınların ticari hayata evden çalışarak dahil olduğuna dair referanslara rastlansa da, bu tür işler ancak 19. yüzyılda kapitalizmin genişlemesiyle daha sık görülmeye başlanır. Örgü, oya ve nakış, kadınlar tarafından üstlenilen en yaygın; ancak düşük ücretli ev işleridir. 

1839 | Sultan Abdülmecid tahta çıkar. Tanzimat Fermanı ilan edilir.
Sultan Abdülmecid, babası II. Mahmud’un ölümü üzerine 2 Temmuz’da tahta çıkar. 
3 Kasım’da, mülki idareyi yeniden düzenleyerek ıslah etmeye yönelik reformları içeren Tanzimat Fermanı ilan edilir. Ferman, Osmanlı İmparatorluğu’nda Batılılaşma sürecinin yasal dayanaklarını oluşturan belgelerdendir. Askerlik, devlet yönetimi, tıp, mühendislik gibi alanların eğitiminde Batılı kurumlar örnek alınmış, Avrupa’nın biçim ve değerleri mimarlık ile resim sanatı alanlarında da ideal model olarak algılanmıştır. 
Osmanlı kadınlarının toplumsal yaşamda görünür olmasında ve devlet kurumlarında eğitim almalarında Tanzimat’ın büyük etkisi olur. Bu zamana kadar yalnızca üst sınıf ailelere mensup kız çocukları konaklarında özel eğitim görebilirken, devlet okullarında yapılan düzenlemelerle eğitimleri daha erişilebilir bir hale gelir. İmparatorluğun içinde bulunduğu dönüşüm sürecinde kadınların eğitimi, Batı’daki örneklerde olduğu gibi, topluma faydalı evlatlar yetiştirip, eş ve annelik rollerini daha iyi yerine getirebilmeleri amacıyla temellendirilir.

1843 | Kadınlara ebelik eğitimi verilmeye başlanır.
Mekteb-i Tıbbiyye’nin bünyesinde açılan iki yıllık ebelik kurslarıyla, kadınların mesleki eğitimleri kurumsal bir nitelik kazanır. İlk kursun sonunda on Müslüman ve yirmi altı Hıristiyan kadın ebe mezun olur.

1845 | Meclis-i Maârif-i Umûmiyye kurulur.
Sultan Abdülmecid, Bâbıâli’yi ziyaretinde, askeriyede yapılanlar dışında hiçbir reformun istenilen düzeyde olmadığını belirtir ve bunun çözümü için eğitim kurumlarının açılmasını talep eder. Bu amaç doğrultusunda kurulan Meclis-i Muvakkat [Geçici Kurul], eğitimin ıslahına yönelik programın ana hatları belirlendikten sonra yerini Meclis-i Maârif-i Umûmiyye’ye [Milli Eğitim Bakanlığı] bırakır.

1856 | Islahat Fermanı ilan edilir.
Sultan Abdülmecid, 18 Şubat’ta Islahat Fermanı’nı ilan eder. 19. yüzyılın getirdiği yeni değerlerin Osmanlı devlet düzenine yerleşmesine olanak sağlayan fermanla, Müslüman ve gayrimüslim tebaa yasa önünde eşit sayılmaya başlanır. 
Islahat Fermanı, eğitime önemli bir yer verir. Okulların herkese açık olmasına, cemaatlerin kendi kültür ve dillerine uygun okullar açmasına olanak tanıyarak okul sayısının artmasını sağlar. Ferman aynı zamanda bütün okulların müfredatlarını ve öğretmenlerini Meclis-i Maârif-i Umûmiyye’nin denetimine tabi tutar. Hem okul sayısının artması hem de dikiş ve nakış derslerini erkek öğretmenlerin veriyor olması, kadınlar için öğretmen okulu açma ihtiyacını doğurur. 

1857 | Paris’te Mekteb-i Osmânî kurulur.
Fransa’ya gönderilen Osmanlı öğrencilerinin Fransız okullarına uyum sağlaması için Paris’te kurulan Mekteb-i Osmânî’de öncelik dil eğitimine verilir; ancak matematik, fen bilimleri, tarih, coğrafya, edebiyat ve resim dersleri de işlenir. Okul, 1871’de Fransa ile Prusya arasında çıkan savaş yüzünden kapanacaktır.

1858 | İlk kız rüşdiyesi açılır.
Sultanahmet’te ilk kız rüşdiyesi [ortaokulu] açılır. Kadınların kamusal hayata katılım süreci için önemli bir adım olan kız rüşdiyeleri, kadro ve müfredat açısından erkek rüşdiyelerinin gerisindedir. Hemen hemen hepsi İstanbul’da açılan kız rüşdiyelerinin sayısı, bu etapta ihtiyacı karşılamaya yeterli değildir. 

1861 | Sultan Abdülaziz tahta çıkar. 
Sultan Abdülmecid’in vefatı üzerine kardeşi Sultan Abdülaziz tahta çıkar. Resim sanatına duyduğu ilgi ve kendisinin de resim yapması, saltanatı sırasında Osmanlı sanat ortamının canlanmasında önemli bir rol oynar. 

1862 | İkinci kuşak asker ressamlar resim eğitimi almak için Paris’e gönderilir. Şair Nigâr Hanım dünyaya gelir. 
İkinci kuşak asker ressamlardan Şeker Ahmed Paşa ve Süleyman Seyyid, 1862’de resim eğitimi almak üzere Paris’e gönderilir. Öncelikle Mekteb-i Osmânî’de dil eğitimlerini tamamlayıp, sanat eğitimleri için ise sadece Fransız uyruklu öğrencileri kabul eden École des Beaux-Arts’ın derslerini resmi kayıt olmadan takip ederler. 
Dönemin kadınları için önemli bir rol model olan Şair Nigâr Hanım dünyaya gelir. Kadın yazarların az olduğu, faaliyet gösterenlerin ise erkek isimleri ardına gizlendiği bir çağda Nigâr Hanım, duygularını gerçek kimliğiyle ve samimiyetle ifade ederek Avrupai tarzda eserler verir. 

1863 | Sergi-i Umûmi-i Osmânî düzenlenir.
1851’de Birleşik Krallık’ın Londra’daki Kristal Saray’da düzenlediği ilk Dünya Fuarı’nda Osmanlı İmparatorluğu da tarım ve sanâyi ürünleriyle yer alır. Dünya sergileri geleneğinin başlamasından kısa bir süre sonra İstanbul’da bir “umûmi sergi” düzenlemeye karar verilir. Osmanlı sanâyisini ve tarım üretimini geliştirmek düşüncesinden doğan Sergi-i Umûmî-i Osmanî, Sultan Abdülaziz’in iktidarının ilk yıllarına rastlar. Osmanlı İmparatorluğu’nun modern uygarlığın parçası olma ideallerinin bir göstergesi olarak Sultanahmet meydanında açılan sergi, ticaret ve turizm faaliyetlerinde büyük bir artış doğurur. 

1868 | Kadınların toplumsal durumları basına yansımaya başlar.
Ali Râşid ve Filip Efendiler tarafından ilk sayısı çıkarılan Terakki gazetesinde kadın hak ve özgürlüklerini savunan yazılara yer verilir. Sonraki yıl çıkardıkları, Terakki-i Muhadderat isimli haftalık gazete eki, kadınlar için hazırlanan ilk yayındır. Kadınların eğitimine ve ev içindeki konumlarına odaklanan kısa makale ve hikâyelerin yanı sıra, sıklıkla kadınlardan gelen mektuplar da yayımlanır. 

1869 | İlk kız sanâyi mektebi açılır.
Kadınlar için mesleki eğitime yönelik ilk sanâyi mektebi olan Yedikule Kız Sanâyi Mektebi açılır. Bugünkü kız meslek liselerine benzetilebilecek, “iptidâî” ve “rüşdî” olmak üzere yedi yıllık eğitim veren bu okullar, kadınların el becerilerini geliştirmeyi ve üretimlerinden ekonomik kazanç sağlamayı amaçlar. Bu okuldan sonra 1878’de Üsküdar, 1879’da Aksaray ve Cağaloğlu’nda üç kız sanâyi mektebi daha açılır. 

1870 | Dârülmuallimât [Kız Öğretmen Okulu] açılır.
1869’da düzenlenen Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi’nde bu yönde bir ihtiyaç belirtilmesinin ardından 1870’de, sıbyân okullarına [ilkokul] ve rüşdiyelere [ortaokul] kadın öğretmen yetiştirmek amacıyla Dârülmuallimât [Kız Öğretmen Okulu] kurulur. Dârülmuallimât’ın açılmasının arkasındaki gerekçe kadınların erkekler ile aynı eğitim olanaklarına sahip olması olarak gösterilse de, Maârif Nâzırı Saffet Paşa, okulun açılışında verdiği konuşmada çocukların terbiyesinde annelerin oynadığı role dikkat çeker, genç kızları yetiştirecek hocaların aynı cinsiyette olma zorunluluğundan dolayı kız öğretmen okullarına öncelik verdiklerini vurgular. 

1869 - 1872 | Müze-i Hümâyûn kurulur.
1869’da Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk müzesi olan Müze-i Hümâyûn kurulur. Uzun zamandır Aya İrini Kilisesi’nde saklanan eserlerin bir kısmı bir süre sonra Çinili Köşk’e (günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri) taşınır. Müzenin ilk iki müdürü sırasıyla Edward Goold ve Pio Francesco Carlo Terenzio olur. 

1873 | Dârülmuallimât ilk mezunlarını verir.
1870’te sınavla otuz iki öğrenci alan Dârülmuallimât, ilk mezunlarını verir. Bu mezunların bir kısmı İnâs Rüşdiyesi’ne öğretmen olarak atanarak, dikiş ve nakış hocalığından sonra mesleki eğitim almış ilk kadın öğretmenler olurlar. 1881-1882 öğretim yılında Dârülmuallimât’ın müdiresi olan Fatma Zehra Hanım, bir okulda yönetici pozisyonuna getirilen ilk kadın olacaktır. 

1873-1875 | Şeker Ahmed Paşa, İstanbul’da resim sergileri düzenler.
1871’de Paris’ten İstanbul’a dönen Şeker Ahmed Paşa, 1873’te hocalık yaptığı Sultanahmet Sanayi Mektebi’nde Paris Salon Sergileri’ni anımsatan ilk halka açık resim sergisini düzenler. Bu serginin ardından 1875’te Sultan Abdülaziz himayesinde Dârülfünûn’da (günümüzde İstanbul Üniversitesi) ikinci sergi gerçekleşir. 1873 sergisinde Şeker Ahmed Paşa’nın öğrencilerinin çizimlerinin yanı sıra, Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne ve Mekteb-i Sultânî öğrencilerinin de işleri sergilenir. Devlet destekli eğitimin ayrılmaz bir parçası olan bu sergiler, düzenleyicilerinin modern Osmanlı sanatına ilişkin hedeflerini ortaya koyar. 
Şeker Ahmed Paşa, 1873 sergisinde gösterdiği başarı dolayısıyla Sultan Abdülaziz’in takdirini kazanarak yaverliğe atanır. Göreviyle bağlantılı olarak 1875-1876 arasında hocası Gérôme’un kayınpederi ve zamanının önemli galeri sahibi Adolphe Goupil aracılığıyla, aralarında Gustave Boulanger, Jean-Léon Gérôme ve William-Adolphe Bouguereau’nun olduğu sanatçıların eserlerinden oluşan Dolmabahçe Sarayı’nın ilk resim koleksiyonunun oluşturulması üzerinde çalışır. 

1876-1878 | II. Abdülhamid tahta çıkar, Meşrutiyet ilan edilir.
Sultan Abdülaziz’in ölümünün ardından V. Murad tahta çıkar. Ancak doksan üç gün sonra sağlığı bahane edilerek sadrazam ve nâzırlardan oluşan Meclis-i Vükelâ tarafından tahttan indirilir ve yerini kardeşi II. Abdülhamid alır. Reform yanlılarının girişimiyle 23 Aralık 1876’da Kânûn-i Esâsî [Anayasa] kabul edilir ve Meşrutiyet ilan edilir. Ancak bu dönem uzun sürmeyecek, meclis 13 Şubat 1878’de kapatılacak ve II. Meşrutiyet’in 1908’deki ilanına dek otuz yıl boyunca kapalı kalacaktır.

1881-1883 | Sanâyi-i Nefîse Mektebi açılır. 
Müze-i Hümâyûn müdürü Philipp Anton Dethier’in 1881’deki ölümünün ardından bu göreve Osman Hamdi Bey atanır. 
Güzel sanatlar eğitimi veren ilk devlet okulu olan Sanâyi-i Nefîse Mektebi 2 Ocak 1882’de kurulur. Müze-i Hümâyûn’un bünyesinde, 2 Mart 1883’te eğitim vermeye başlar. Okulda mimarlık dersi veren Alexandre Vallaury’nin yanı sıra Salvatore Valeri yağlıboya resim, Joseph Warnia-Zarzecki karakalem resim, Yervant Osgan Efendi heykel, Aristoklis Efendi sanat tarihi, Hasan Fuad Bey matematik, Yusuf Rami Efendi anatomi, Mösyö Napier gravür dersleri verirler. Müdürlüğünü ise Osman Hamdi Bey üstlenir. Bu kurum 1928’de Güzel Sanatlar Akademisi olacak, 1982’de ise üniversiteye dönüşecek, günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ismini alacaktır. 

1889 | İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin temelleri atılır. 
Jön Türk hareketinin değişik muhalefet unsurlarını uzun süre çatısı altında barındıran İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin temelleri, 2 Haziran 1889’da dört Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne öğrencisi tarafından atılır. İttihatçılar siyasi felsefe olarak Fransız devrim prensiplerinin — hürriyet, müsavat [eşitlik], uhuvvet [kardeşlik] — yanı sıra adalet ilkesini benimsemiş, böylece yerel ve özgün girişimlerini örnek aldıkları ihtilalin de ilerisine taşımışlardır. Onlara göre devlet tanrının tek bir hanedana bağışladığı bir imtiyaz değil, halkın hür iradesi tarafından yaratılmış bir kuruluştur. Her şeyden önce sultanın mutlakiyetçi idaresine son verilmeli, Osmanlı ideolojisi ile imparatorluğun birliği korunmalı, tüm dini cemaatlerin birliği garanti edilmelidir.

1895 | Dârülmuallimât’a dair bir talimat yayımlanır.
Okul sayısındaki artışa rağmen eğitim alanında din ağırlıklı tepkiler giderek yoğunlaşır. 1895’te yayımlanan talimat ile kadın ve erkek öğretmenlerin aynı yerde bulunmalarına izin verilmediği gibi, birbirlerini görmeleri de engellenir. 

1896 | Melek Ziya dünyaya gelir.
Miralay Abdurrahman Ziya Bey ve Naciye Hanım’ın tek kızı olan Fatma Melek, 2 Nisan 1896’da dünyaya gelir. Bu tarih, Rumi takvimde 20 Mart 1312’ye denk düşer. Osmanlı kadınlarının toplumsal konum mücadelesi vermeye başladığı bu yıllarda Melek Ziya, eğitimli ve varlıklı bir aileye sahip olduğu için evinde iyi bir eğitim görür.

1901 | İlk İstanbul Salon Sergisi açılır.
Sanâyi-i Nefîse Mektebi Mimarlık Bölümü’nün hocası Alexandre Vallaury ve Fransızca yayımlanan Stamboul gazetesinin editörü Régis Delbeuf’ün girişimiyle Beyoğlu’ndaki Passage Oriental binasında ilk İstanbul Salon Sergisi açılır. Aralarında Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmed Paşa, Halil Paşa, Salvatore Valeri ve Fausto Zonaro’nun bulunduğu sanatçıların eserlerini bir araya getiren sergi sonraki yıllarda da devam eder.

1906-1914 | Melek Ziya’nın gençlik yılları.
Melek’in gençliği, Sultan II. Abdülhamid’in otoriter rejiminin son dönemi ve II. Meşrutiyet’e giden sürecin kaotik gündemi içinde geçer. Bu yıllarda gördüğü konak eğitiminin yanı sıra “Libre-Échange” ağı sayesinde dünyanın dört bir yanından kartpostal değiş tokuşuna dahil olması ile hayranlık duyduğu ressam, heykeltıraş, şair ve müzisyenlere mektup yazarak imzalarını toplaması, genç Melek’in sanat dünyasına açılma isteğine işaret eder. 

1908 | Meclis-i Mebûsan yeniden toplanır ve II. Meşrutiyet ilan edilir.
1895’ten itibaren hız kazanan Jön Türk hareketi esas olarak Kânûn-i Esâsî’nin yeniden uygulamaya konulmasını talep eder. Jön Türkler’e destek veren ulemâ da meşrutî idarenin şeriata uygunluğunu savunur. 1878 Berlin Antlaşması’ndan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı Balkan vilayetlerinin bağımsızlık talepleri ile baş gösteren ayaklanmalar, Osmanlı ve Avrupa için bunalımlı bir hale gelir. Makedonya’daki ayaklanmada İttihat ve Terakkî Cemiyeti mensubu askerlerin görev almayı reddetmeleri sonucunda II. Abdülhamid, 24 Temmuz’da Kânûn-i Esâsî’yi yeniden yürürlüğe sokmak zorunda kalır. Meclis-i Mebûsan’ın yeniden toplanmasıyla II. Meşrutiyet dönemi başlar. Yenilikçi hareketlerin etkinliği, dergi ve gazete sayısı artar, sanatta yeni açılımlar meydana gelir. II. Meşrutiyet’in ilanını takiben, Avrupa’da resim eğitimi almak isteyen imkânları kısıtlı öğrenciler, Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nin açtığı Avrupa’ya öğrenci gönderme sınavlarına girer ya da sanat hamisi ailelerin desteğiyle bu olanağa kavuşur. 
Eğitim alanında büyük değişikliklerin yaşandığı bu dönem, kadın hareketinin oluşumuna da tanıklık eder. II. Meşrutiyet döneminde Batılılaşma projesinin temel fikirlerinden biri, kadınların kamusal alana daha fazla katılması ve toplumsal görünürlük kazanması olur. 

1909-1913 | Osmanlı Ressamlar Cemiyeti ve ilk kadın cemiyetleri kurulur.
Osmanlı resim sanatı açısından bir dönüm noktası olan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti 1909’da Şehzade Abdülmecid Efendi’nin himayesinde kurulur. Bu cemiyet, Türk sanat tarihinde ressamlığın bir meslek olarak değerlendirilmesinin ilk adımlarından sayılır. Çoğu Sanâyi-i Nefîse’de öğrenci olup daha sonra “1914 Kuşağı” olarak anılacak sanatçılardan oluşan bu kadronun kurduğu cemiyet, 1911-1914 arasında on sekiz sayı olarak yayımladığı Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi’nde amacını “Memalik-i Osmaniye’de ressamlığın yükselmesi ve Osmanlı ressamlarının geleceklerini temin sebeplerinin olgunlaşması temelinde birleşmeleri” sözleriyle özetler. 
1911’de kız öğrenciler için kurulan ilk idâdînin [lise] ismi, 1913’te İnâs Sultânîsi olarak değiştirilir. 
Bünyesinde bir kadınlar şubesi de bulunduran İttihat ve Terakkî Cemiyeti, kadınların kamusal alanda varlığını ve hak kazanımlarını destekler. İttihat ve Terakkî Cemiyeti ile yakın ilişki içinde olan ve 1912’de “Türkçülük” düşüncesi etrafında kurulan İstanbul merkezli Türk Ocakları, kadınların toplumda temsil edilmesi gerektiğini sıkça vurgular. Bu dönemde kadınların haklarını korumak ve savunmak amacıyla büyük kentlerde çeşitli dernek ve cemiyetler kurulur. 

1912 | Balkan Savaşı başlar. 
1912-1913 arasında gerçekleşen Balkan Savaşı’nda kadınların gönüllü hemşirelik yapmaları, görünürlük kazanmalarını sağlayan önemli bir unsurdur. 

1913 | İlköğretim zorunlu hale gelir. Müdafaa-i Hukûk-ı Nisvan Cemiyeti kurulur, Kadınlar Dünyası dergisinin ilk sayısı çıkar. 
1913’te Maârif Nâzırlığı’na atanan ilk eğitimci olan Emrullah Efendi tarafından hazırlanan, eğitim-öğretim planlamasında ilk düzenli ve sistematik kanun olan Tedrisât-ı İptidâiye Kanun-ı Muvakkati [Geçici İlköğretim Kanunu] yürürlüğe girer. Bu kanunla ilköğretim zorunlu ve parasız hale getirilir, altı yıla uzatılır ve tamamen devletin sorumluluğu altına alınır. 
Müdafaa-i Hukûk-ı Nisvan Cemiyeti [Kadın Haklarını Koruma Derneği] kurulur. Nuriye Ulviye Mevlan’ın başkanlığını yaptığı cemiyetin yayın organı olan Kadınlar Dünyası dergisinin ilk sayısı 17 Nisan’da çıkar. Bağımsız kadın hareketinin gündemini ele alan yayın, kadınların hak mücadelesini yürüten bir araç olarak kullanılır. 

1914 | Birinci Dünya Savaşı başlar. İnâs Dârülfünûnu ve İnâs Sanâyi-i Nefîse Mektebi açılır.
28 Temmuz 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı Arşidük Franz Ferdinand, Saraybosna’da bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülür. Karşılıklı ültimatomların ardından, Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’a savaş ilan etmesiyle Birinci Dünya Savaşı başlar. Osmanlı İmparatorluğu da Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan’ın yanında savaşa katılır. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı kadınları, silah altına alınan erkeklerin bıraktığı işgücü açığını kapamak amacıyla üretim sürecinin parçası olurlar. 
Sanat eğitimi için II. Meşrutiyet’ten itibaren Paris’te bulunan İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Namık İsmail, Hikmet Onat ve Nazmi Ziya, savaşın ilan edilmesiyle Avrupa’dan döner. 1914 Kuşağı olarak adlandırılan bu sanatçılar, ülkenin sanat ortamı ve eğitiminde belirleyici bir konuma gelir.
Sayısı artan kız okulları ve eğitime gösterilen ilgi, kadınların da yükseköğretime katılmasının önünü açar. 5 Şubat’ta Dârülfünûn’da haftada dört gün “hanımlara mahsus serbest dersler” başlatılır. Büyük ilgi gören bu girişim sonucunda, 12 Eylül’de Dârülmuallimât bünyesinde bir binada, müstakil bir öğretim kadrosuyla İnâs Dârülfünûnu kurulur. 
14 Kasım’da kurulan İnâs Sanâyi-i Nefîse Mektebi, Dârülfünûn binasında eğitime başlar. Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nin bir şubesi olarak açılan okulun kuruluş amaçları arasında kadınları güzel sanatlar alanında eğitmek ve yeni kız liseleri için öğretmen yetiştirmek bulunur.

1916 | İlk Galatasaray Sergisi gerçekleşir.
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, Galatasaraylılar Yurdu olarak bilinen Società Operaia’da Galatasaray Sergileri’nin ilkini, kırk dokuz sanatçının katılımıyla 1916 ilkbaharında gerçekleştirir. 

1917 | Melek ilk defa Galatasaray Sergisi’ne katılır, Celâl Bey ile evlenir. Şişli Atölyesi kurulur. 
Haziranda Melek Ziya adıyla, Desti (etüd) ve Leylak eserleriyle Galatasaray Sergisi’ne katılır. 
3 Ağustos’ta Melek, İstanbul’un saygın avukatlarından Lefkoşalı Sofuzade Celâl Bey ile evlenir, Melek Celâl ismini kullanmaya başlar. 
Dönemin Şehremaneti Kadıköy şubesi müdürü, ressam ve sanat tarihçisi Celâl Esad Arseven, Harbiye Nezareti’nin desteğiyle ve Abdülmecid Efendi’nin himayesinde, Şişli’de Bulgar Çarşısı olarak anılan yerde Şişli Atölyesi’ni kurar. Bu atölyede yapılan resimlerin yer aldığı Savaş Resimleri ve Diğerleri adlı sergi 23 Aralık’ta Galatasaraylılar Yurdu’nda açılır. Serginin eserlerinin Viyana ve Berlin gibi müttefik ülkelerin başkentlerine de taşınması planlanır. 

1918 | Birinci Dünya Savaşı sona erer, İstanbul İtilaf Devletleri tarafından işgal edilir. Melek’in oğlu Mustafa Ziya dünyaya gelir. 
Osmanlı İmparatorluğu ve Merkez (İttifak) Devletleri için Birinci Dünya Savaşı, yenilgi ve büyük kayıplarla sonlanır. 30 Ekim’de imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra, İtilaf Devletleri’ni temsilen Britanya ve Fransa kuvvetleri İstanbul’da bir işgal yönetimi kurar. Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu dışındaki topraklarını kaybeder.
Şişli Atölyesi’nde yapılan resimlerin yer aldığı Savaş Resimleri ve Diğerleri sergisi, 15 Mayıs 1918’de Viyana Üniversitesi’nde açılır. Serginin sorumlusu Celâl Esad Arseven’dir, yardımcılığını ise Namık İsmail üstlenir. Sergide Osmanlı modernleşmesini temsil etmek amacıyla kadın ressamların eserleri de yer alır. Berlin’de de açılması planlanan sergi, savaş ortamının getirdiği güçlükler nedeniyle gerçekleştirilemez. 
Melek’in babası Miralay Abdurrahman Ziya Bey, Merkez Devletleri’nin işgali altındaki Romanya’da müfettişlik ve memurluk yapar, savaş boyunca İstanbul’daki ailesine gereksinimlerini gönderir. Ziya Bey, 4 Mayıs’ta hayatını kaybeder. 
15 Ekim’de Melek Hanım ve Celal Bey’in tek çocuğu Mustafa Ziya dünyaya gelir.

1919 | Milli Mücadele başlar.
22 Nisan 1919’da Osmanlı İmparatorluğu, Paris Barış Konferansı’na davet edilir. Konferansta Anadolu’nun parçalanarak sömürgeleştirilmek istendiği açıklık kazanır. 15 Mayıs 1919’da Yunan kuvvetleri İzmir’e çıkar ve civar toprakları işgal etmeye başlar. İzmir’in işgalinin ertesi günü, maiyetindeki on yedi subayla birlikte Bandırma vapuruyla İstanbul’dan hareket eden Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a ulaşır ve İtilaf Devletleri’nin işgaline karşı Milli Mücadele’yi başlatır. 

1920 | Büyük Millet Meclisi açılır.
İstanbul’un 16 Mart 1920’de karaya çıkan İngiliz birliklerince işgal edildiği haberini alan Mustafa Kemal, Ankara’da bir kurucu meclisin toplanmasına ilişkin çalışmaları hızlandırır. 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi açılır. 
Melek, Galatasaray Sergisi’ne beş portre ve Çocuk Başı eseriyle katılır.

1921 | Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin adı Türk Ressamlar Cemiyeti olarak değiştirilir. 
Dağılma sürecine giren imparatorlukta sanatçılar, işgale rağmen birlikteliklerini sürdürme gayretiyle Galatasaray Sergileri’ni her yıl düzenlemeye devam eder. Melek Hanım, bu yılki Galatasaray Sergisi’ne Celâl Bey’in Portresi, Kadın Portresi (etüd), Tombala, Dayımın Resmi, iki çocuk başı (etüd) ve iki kadın başı (etüd) eserleriyle katılır.

1922 | Milli Mücadele zafer ile sonuçlanır. 
26 Ağustos’ta Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922 Başkumandanlık Meydan Muharebesi ile sonuçlanır ve Milli Mücadele kazanılır. Büyük Millet Meclisi’nde alınan karar ile 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılır. Sultan Vahideddin’in 17 Kasım’da ülkeyi terk etmesini takiben, 18 Kasım’da Meclis’te yapılan gizli oylama sonucu hanedanın son veliahdı Abdülmecid Efendi, halifelik makamına seçilir. 
20 Kasım’da Lozan Barış Konferansı başlar. Amacı, yeni Türkiye hükümeti tarafından tanınmayan Sevr Antlaşması’nın yerine geçecek bir antlaşmaya varılmasıdır. İtilaf Devletleri tarafından Lozan’a çağrılan Türk heyetinin başında İsmet Paşa bulunur. 
Temmuzda açılan Galatasaray Sergisi’ne Melek, (Ayın-Kef) Bey’in Portresi, Çarşaflı Hanım, Lili’nin Resmi, Etüd ve Mimoş’un Resmi eserleriyle katılır. Aralık ayında sağlık sorunları sebebiyle oğluyla birlikte önce Viyana’ya, ardından Münih’e gider. 15 Eylül 1923’e kadar burada kalacaktır.

1923 | Cumhuriyet ilan edilir.
Şubatta Lozan Barış Konferansı sona erer, 24 Temmuz’da Lozan Barış Antlaşması imzalanır. Antlaşmanın sonucunda Türkiye, tümüyle egemen bir devlet olarak ortaya çıkar. İtilaf Devletleri hemen işgal güçlerini geri çekmeye başlar ve İstanbul’un işgali 6 Ekim’de resmi olarak sona erer. 6 Eylül’de Halk Fırkası kurulur, 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan edilir. 
Cumhuriyet, kurucu kadroları için yalnızca bir rejim değişikliğinden ibaret değildir, aynı zamanda yeni bir neslin yolunu izleyeceği sosyal, ekonomik ve kültürel dönüşümleri de hedefler. Henüz Milli Mücadele sona ermeden Maarif Kongresi’nin toplanması, yeni nesillerin hangi değerler doğrultusunda yetiştirileceğine yönelik öncü bir girişimdir. Türkiye eğitim tarihinde bir dönemin başlangıcı olarak adlandırılabilecek bu kongre, eğitime milli bir yön vermek amacıyla toplanır. Yapılacak inkılapların ve yeni kurulacak devletin modernleşme yolunda ilerlemesi için atılacak adımların halk tarafından benimsenmesinde eğitimin oynayacağı rolün önemi vurgulanır. 
15 Haziran’da Nezihe Muhiddin Hanım’ın başkanlığında, kadınların konumunu iyileştirme amacını taşıyan Kadınlar Halk Fırkası’nın ilk toplantısı gerçekleştirilir. Valilik tarafından faaliyet izni alamayan parti, Türk Kadınlar Birliği isimli bir derneğe dönüşür. 
Karma eğitime geçilmesiyle Sanâyi-i Nefîse Mektebi ile İnâs Sanâyi-i Nefîse birleşir; fakat mekân sıkıntısı nedeniyle 1926’ya kadar dersler ayrı binalarda yürütülür. 
Galatasaray Sergisi’nde Melek’in iki adet pastel etüdü sergilenir.

1924 | Hilafet kaldırılır. Teşkîlât-ı Esâsiye ile kadınlar ve erkekler için temel eğitim anayasal zorunluluk haline getirilir. 
1 Mart 1924’te Türkiye Büyük Millet Meclisi açılırken işaret edilen noktalardan biri de dinin siyaset vasıtası olmaktan kurtarılmasıdır. Meclis, 3 Mart 1924’te hilafeti kaldırır. Osmanlı hanedanının kalan üyelerinin ülkeden çıkarılmasına karar verilir.
Aynı gün kabul edilen Tevhîd-i Tedrîsât [Öğretim Birliği] Kanunu ile ülkedeki bütün eğitim ve öğretim kurumları Maârif Vekaleti’ne bağlanır. 
20 Nisan tarihli Teşkîlât-ı Esâsiye Kanunu [1924 Anayasası] kapsamında temel eğitimin tüm Türkler için mecburi olduğu belirtilir. 
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 17 Kasım’da Kâzım Karabekir, Rauf [Orbay] Bey, Ali Fuat [Cebesoy] Paşa, Refet [Bele] Paşa ve Adnan [Adıvar] Bey’in öncülüğünde kurulur. Parti, Şeyh Said İsyanı’ndan sorumlu tutularak 3 Haziran 1925’te kapatılır. 
Melek, Galatasaray Sergisi’ne Kırmızı Fonlu Çıplak, Beyaz Örtülü Çıplak, Baş, Vazo İçinde Çiçek, Üryan Arap, Düşünen Kız ve Hizmetçi Kız isimli tablolarla, Eskiz, Etüd Portre ve Etüd isimli heykellerle katılır. Türkiye’de nü tablo sergileyen ilk kadın ressam olur. 

1925 | Melek, Galatasaray Sergisi’ne, Krizantem, Manzara, dört adet etüd ve iki adet nü etüd ile katılır.

1926 | Medeni Kanun yürürlüğe girer. 
Osmanlı Ressamlar Cemiyeti adıyla başlayan oluşum, Türk Ressamlar Cemiyeti’nin ardından Türk Sanâyi-i Nefîse Derneği adını alır.
Medeni Kanun, 17 Şubat’ta kabul edilir ve 4 Ekim’de yürürlüğe girer. Köklü bir hukuk reformu olan kanunda kadınlar, evlenme, boşanma, mal varlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit konuma getirilir. 
Melek, Galatasaray Sergisi’ne İhtiyar Kadın, , Çocuk Başı, İhtiyar, iki adet baş ve iki adet etüd ile katılır. Aralıkta Venedik’e seyahat eder. 

1927 | Çalışan kadınların sayısı artmaya başlar. 
28 Mart’ta yürürlüğe giren Teşvîk-i Sanâyi Kanunu kapsamına giren kuruluşlarda kadınların çalışma hayatına katılması desteklenir. 
Türk Sanâyi-i Nefîse Derneği’nin ismi, Türk Sanâyi-i Nefîse Birliği olarak değiştirilir.
Melek, hayatı boyunca gitmeye devam edeceği İsviçre’ye ilk defa seyahat eder. 

1928 | Harf Devrimi gerçekleşir. 
26 Haziran’da yeni Türk alfabesini hazırlamak amacıyla kurulan Dil Encümeni, ilk toplantısını Ankara’da yapar. 1 Kasım’da kabul edilen kanun ile Latin harflerini esas alan Türk alfabesi yürürlüğe girer. Levha, tabela, ilanlarla beraber gazete, risale ve mecmualar yeni harflerle basılmaya başlanır. 
Kadın ve erkek öğrencilerin beraber eğitim aldığı Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nin ismi Güzel Sanatlar Akademisi olarak değiştirilir. 
Türk resim sanatının ikinci sanatçı derneği olan Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği, Cumhuriyet’in ilanından sonra kurulan ilk sanatçı derneğidir. Müstakiller, Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nde yabancı hocaların yerine atanan İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Hikmet Onat gibi ilk Türk eğitimcilerin yanında yetişen kuşaktır. 1928’de, Fransa ve Almanya’da eğitim süreleri henüz dolmadan Güzel Sanatlar Akademisi’nin müdür yardımcısı Namık İsmail tarafından geri çağrılırlar. 15 Temmuz 1929’da yayımladıkları nizamnâme ile Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği adı altında bir araya gelirler. 
Melek Hanım, Galatasaray Sergisi’ne Natürmort, Çocuklu Kadın, Manzara, Portre ve iki adet nü ile katılır.

1929 | Melek, Güzel Sanatlar Birliği’nin Ankara sergisine ve Galatasaray Sergisi’ne katılır. 
Etkinliğine Osmanlı Ressamlar Cemiyeti olarak başlayan sanatçı birliği son kez adını değiştirir; Güzel Sanatlar Birliği adıyla 1980’e kadar yaşamını sürdürür. Melek, biri Etüd-Venüs olmak üzere iki eseri ile Güzel Sanatlar Birliği’nin Ankara’da açtığı sergiye, aynı yılın Galatasaray Sergisi’ne ise İstirahat, Gül ve üç adet nü ile katılır. 
Aralıkta Melek İsviçre’ye gider, kış aylarını Vevey ve Montrö’de geçirir.

1930 | Kadınlar yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına sahip olur.
12 Ağustos’ta kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, 16 Kasım’da kapatılır. 
Kadınlar, 3 Nisan 1930’da belediyelere, 26 Ekim 1933’te ise muhtarlık ve ihtiyar heyetine seçme ve seçilme hakkına sahip olur. 

1931 | Melek Avrupa’da seyahate çıkar.
Melek, sırasıyla Atina, Napoli, Pompei, Roma ve Floransa’yı ziyaret ettikten sonra tedavi görmek üzere Lozan’a gider. 

1932 | İlk Halkevleri açılır. 
10 Nisan 1931’de toplanan olağanüstü kongre ile Türk Ocakları, Cumhuriyet Halk Fırkası’na katılır. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın mayısta gerçekleşen üçüncü büyük kongresinde ise Halkevleri’nin açılması kararı alınır. 19 Şubat 1932’de açılan Halkevleri, ülkenin sosyal ve kültürel kalkınmasına yarar sağlamayı, Cumhuriyet’in getirdiği değerleri geniş kitlelere ulaştırmayı amaçlar. Halkevleri’nin çalışmalarıyla Türk sanatında geleneği olmayan resim ve heykeltıraşlığın “halkın ruhuna sinmiş, halka inmiş ve halkın olmuş” sanat dalları haline gelmesi istenir. 

1933 | Melek sonbaharda Lozan’a gider, sonraki yılın ilkbaharına kadar orada kalacaktır.

1934 | Kadınlar genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkına sahip olur. 
5 Aralık’ta Anayasa’nın 10. ve 11. maddelerinde getirilen düzenlemeyle, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınır. İntihâb-ı Mebûsan [Milletvekili Seçimi] Kanunu aynı değişiklik yapılarak, anayasayla tanınan eşit haklara seçim kanununda da yer verilir. 
Melek, temmuzda açılan 18. Galatasaray Sergisi’ne Çiçek, Akademi (suluboya), Etüd, Akademi, üç adet portre, iki adet natürmort ve altı adet büst ile katılır. 

1935 | İlk kadın milletvekilleri seçilir. Melek ilk sergisini düzenler.
Her Türk vatandaşına bir soyadı taşıma yükümlülüğü getiren 2525 sayılı kanun, 2 Ocak’ta yürürlüğe girer. Ailenin Sofu soyadını almasıyla Melek Hanım, Melek Celâl Sofu ismini kullanmaya başlar.
Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem Seçimleri 8 Şubat’ta gerçekleşir. Kadınların ilk defa oy kullandığı bu seçimde, on yedi kadın milletvekili ilk kez meclise girer. Ara seçimlerde bu sayı on sekize ulaşır. Melek Celâl bunun üzerine 1936’da Eski Büyük Millet Meclisi Kürsüsünde Kadιn’ı resmeder. 
Kadın sorunları ve barış meselelerinin tartışıldığı XII. Uluslararası Kadınlar Kongresi, İstanbul’da gerçekleşir.
Melek Hanım, grafik tasarımcı İhap Hulûsi ile ortak bir sergi açar. 21 Eylül’de İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nın birinci katında açılan sergi, gazete ve dergilere haber konusu olur. 

1936-1937 | Melek’in ilk yazıları yayımlanır. 
Melek Celâl, 2 Ağustos 1936’da açılan 20. Galatasaray Sergisi’ne Kadın Portresi, Arap Kızı, iki adet nü ve üç adet çiçek eseriyle katılır. 1936 ve 1937’de Tan gazetesi ve Arkitekt isimli mimarlık dergisinde yazıları yayımlanır. Şubat ayında Lozan’dadır. 

1938 | Mustafa Kemal Atatürk hayatını kaybeder. Melek’in ilk kitabı yayımlanır.
10 Kasım’da Mustafa Kemal Atatürk hayatını kaybeder. Melek Celâl’in 1939’da Atatürk için tasarladığı anı madalyasında “Kurtardığın Türk Kadını Sana Minnetle Ebediyen Ağlayacaktır” ifadesi yer alır. 
Nisanda Melek Celâl’in Reisülhattatin Kâmil Akdik başlıklı, usta hattatın yaşam öyküsü ve sanatı üzerine yazıların yanı sıra eserlerinin kaliteli reprodüksiyonlarını içeren kitabı basılır. Temmuzda düzenlenen 15. Ankara Resim Sergisi’ne bir genç kız portresiyle katılır.

1939 | İkinci Dünya Savaşı başlar.
Almanya, 1 Eylül’de Polonya’ya saldırır ve İkinci Dünya Savaşı başlar.
Melek Celâl’in Türk İşlemeleri kitabı, Kenan Matbaası tarafından basılır. Yazarın kendi koleksiyonundaki işlemeler ve ürettiği desenlerle zenginleştirdiği eser, geleneksel Türk halk sanatlarından işlemeyi konu alan ilk kitap olması bakımından önemli bir yere sahiptir. 
Galatasaray Sergisi’ne , Natürmort, Desen ve üç adet portre ile katılır. Maarif Vekilliği’nin Ankara’da düzenlediği Birinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne, Harman, Portre (desen), Zambak, Portre, Çiçek, yedi adet peyzaj (ofort), iki adet nü ile katılır.

1940 | Melek ilk konferansını verir.
Beyoğlu Halkevi’nin düzenlediği bir konferans serisine konuşmacı olarak katılan Melek Celâl’in 26 Aralık’ta verdiği “Türk Elişleri” sunumu, dönemin gazetelerinde övgüyle anılır. Kültür ve sanat dünyasından çok sayıda simanın da dinleyicileri arasında bulunduğu konferansta geleneksel Türk işlemelerinin Avrupa işlemeleri üzerindeki tesirine ışık tutar. 
İstiklal Caddesi’ndeki Fransız Elçiliği’nde düzenlenen, modern sanatın Fransız temsilcilerini konu alan bir serginin seçici jürisinde görev alır. Jüride Melek Hanım’ın yanı sıra, Yahya Kemal, Burhan Toprak, İbrahim Çallı, Léopold Lévy, Albert Gabriel ve Louis Süe yer alır. 

1941 | Melek, Kadıköy Halkevi’nde açılan resim sergisine katılır.
Melek Celâl, Halkevleri’nin onuncu yıldönümü nedeniyle Kadıköy Halkevi’nde, Kadıköy ressamlarının eserleriyle düzenlenen sergiye katılır. Galatasaray Sergisi’ne de iki adet çiçek tablosu ve çeşitli gravürleriyle katılır. Vatan ve Tan gazetelerinde yazıları yayımlanır.

1942 | Melek, Kâmil Akdik üzerine bir konferans verir. 
Melek Celâl, 29 Ocak’ta Beyoğlu Halkevi’nde Reisülhattatin Kâmil Akdik üzerine bir konferans verir. Galatasaray Sergisi’ne Nısfiye Zen, Güller, Manolya ve iki adet etüd ile katılır.

1943 | Melek, Türk el işlemelerini konu alan bir sergi düzenler ve konferans verir.
Melek Celâl, şubatta Kadıköy Halkevi’nde açılan resim sergisine katılır. Haziranda Kadıköy Halkevi’nde bir Türk El İşlemeleri sergisi düzenler ve bir konferans verir. Bu konferanstaki konuşmasının metni, Hep Bu Topraktan ve Arkitekt dergilerinde de yayımlanır. Temmuzda Güzel Sanatlar Birliği Resim Sergisi’ne katılır. Ağustostaki Galatasaray Sergisi’ne bir portreyle katılır. Aralıkta Budapeşte’ye gider.

1944 | Melek II. Dünya Savaşı sebebiyle bir süreliğine İsviçre’de yaşamak zorunda kalır.
Melek Hanım, Cenevre’de ikamet eden oğlu Ziya’nın yanına gider, Hôtel Richemond’a yerleşir. 1946’ya kadar burada kalacaktır. 

1945 | İkinci Dünya Savaşı sona erer.
Cenevre Etnografya Müzesi gazetesinin Temmuz-Ağustos 1945 sayısında, Melek Celal’in Türk işlemelerine dair yazısı yayımlanır. Ekimde aynı müzede bir konferans verir.
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1 Kasım’daki konuşmasında Türkiye’de bir muhalefet partisinin olmamasının Türk demokrasisi için bir eksiklik olduğunu ifade eder. 1945’in yedi aylık bütçesi için yapılan oylamada Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü, Refik Koraltan ve Emin Sazak bütçeye red ve hükümete güvensizlik oyu verir. 7 Haziran’da Bayar, Menderes, Koraltan ve Köprülü’nün, CHP Grubu’na anayasanın tam uygulanmasını ve demokrasinin kurulmasını isteyen “Dörtlü Takrir” önergesi reddedilir. Aralık ayının başında Celal Bayar, Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa eder. 7 Ocak 1946’da “Dörtlü Takrir” grubunun üyeleri ile Bayar’ın genel başkanlığında Demokrat Parti kurulacaktır. 

1946 | Melek’in eşi Celâl Bey vefat eder.
21 Şubat’ta Melek Celâl, Lozan Barış Antlaşması’nın imzalandığı Palais de Rumine’de, Türk mimarisi ve dekoratif sanatları üzerine bir konferans verir. Martta Celâl Bey’in hastalandığını öğrenerek Türkiye’ye döner. Celâl Bey, 14 Nisan’da hayatını kaybeder. 4 Kasım’da İstanbul’dan ayrılan Melek Celâl, Napoli ve Roma’dan geçerek İsviçre’ye varır.

1948 | Melek’in Şeyh Hamdullah kitabı yayımlanır.
Melek Celâl, İstanbul’da Fikret Adil’in öncülüğündeki Sanat Dostları Cemiyeti’nin kurulmasına destek olur. 31 Mayıs’ta Kadın Gazetesi’nde Şükûfe Nihal’in kaleme aldığı “Ressam Melek Celâl” incelemesi yayımlanır.

1949 | Türk Kadın Ressamları Sergisi düzenlenir.
Melek, mart ayında Paris’i ziyaret eder. Nisanda düzenlenen Türk Kadın Ressamları Sergisi’ne, A. Cimcoz’un Portresi ile katılır.

1950 | Mayısta yapılan genel seçimlerde Demokrat Parti iktidara gelir. 
Melek Celâl, 1 Şubat’ta Eminönü Halkevi’nde el işlemeleri üzerine bir konferans verir. Nisan ve mayısta Paris’tedir, aralıkta ise Lozan’a gider.

1951 | Melek Hanım, tedavi için gittiği Münih’te Dr. Lampé ile karşılaşır.
Melek Hanım tedavi için İsviçre’den Almanya’ya gider. 1922’de Münih’te hastalığı sebebiyle tanıştığı Dr. Arno Eduard Lampé ile yolları yeniden kesişir. Dr. Lampé, 1953’te Melek ile İstanbul’a gelecektir. 

1955 | Basel’de basılan Sinologica dergisinde Melek Celâl’in “Türk Süslemelerinde Budist Bir Motif” isimli yazısı yayımlanır. Mayısta Bern’de bir konferans verir. 

1956 | Melek, Dr Lampé ile evlenir.
30 Kasım’da Kadıköy’de Dr Lampé ile evlenirler. Münih’te yaşamaya başlayan Melek, zaman zaman İstanbul’a gelir. 

1958 | Yahya Kemal vefat eder.
Şubatta Melek, Bonn’da “Çağlar Boyu Türk Nakışı” isimli bir konferans verir.
1 Kasım’da vefat eden ve kırk yıldır yakın dostu olan Yahya Kemal hakkında Melek’in kaleme aldığı yazı, 4 Kasım’da Yeni Sabah gazetesinde yayımlanır.

1959 | Melek’in Topkapı Sarayı üzerine yazdığı Le Vieux Sérail des Sultans [Sultanların Eski Sarayı] isimli Fransızca kitap yayımlanır.

1960 | Askeri darbe gerçekleşir, Melek Münih’te kalır. 
1950’de ezici bir üstünlükle hükümeti devralan Demokrat Parti, 1954 ve 1957 seçimlerinde elde ettikleri başarı ile yönetimde kalmaya devam eder. Baskıcı uygulamaları zamanla hem toplumda hem de orduda huzursuzluk yaratır. Ordu, 27 Mayıs’ta hükümeti devirerek yönetime el koyar. Bu sırada Münih’te olan Melek, askeri darbeden sonra İstanbul’daki durumdan emin olamadığı için bir süre Türkiye’ye dönmeyecektir. 
Ocakta Arkitekt dergisinde Melek Celâl’in Bonn ve Münih’te, Topkapı Sarayı konulu iki konferans verdiği haberi çıkar. 

1963 | Arkitekt dergisinin ocak sayısında Melek’in “Gençleşen Paris” isimli yazısı çıkar.

1964 | Melek Lampé ismiyle Münih’te ilk kişisel sergisini düzenler.
24 Mart’ta Münih’teki Galerie Schumacher’de açılan resim sergisi, bir ay boyunca açık kalacaktır. 

1965-1975 | Melek’in son yılları.
Nisan 1965’te Melek’in Münih’te kalçası kırılır, Bonn ve Münster’de düzenlenecek iki konferansa katılamaz. 15 Ağustos’ta çok uzun zamandır gelmek istediği İstanbul’a ulaşır; fakat burada geçirdiği beyin kanaması sebebiyle felç olur. Bir süre hastanede tedavi olduktan sonra eşi tarafından Münih’e geri getirilir. Bu tarihe kadar Münih’te bir atölyede resim çalışmalarına devam eden Melek’in, hastalığından sonra herhangi bir çalışması bulunmamaktadır.
28 Nisan 1969’da Melek Alman vatandaşlığı alır. 4 Ağustos 1974’te ise eşi Dr. Lampé vefat eder. 

1976 | Melek, 15 Eylül’de Münih’teki Neuwittelsbach Hastanesi’nde hayatını kaybeder.